Salı, Aralık 26, 2006

Menemen Müsameresi


TAMER KORKMAZ



Menemen Müsameresi

Kubilay Hadisesi'nin 76. yıldönümünde düzenlenen Menemen Müsameresi'ni canlı yayında gülümseyerek izledim�

Adına müsamere desem de hakkını teslim etmek zorundayım: Son dönemin en iyi komedi filmlerinden birisiydi�

Mahşerin Dört Atlısı'ndan ikisi yani ulusal liderimiz "Ulu Önder" Tuncay Özkan ile "AB parasıyla AB karşıtlığı yapan" emekli orgeneral Şener Eruygur Menemen Mitingi'nde konuşmacı idiler�

Tuncay Özkan'a mikrofon tutma, yumruk sıkma, öfke ile kalkıp meydan okuma, Demirel formatında höykürebilme, kürsü hakimiyeti ve birebir iletişim kurduğu kalabalığı slogan attırmak suretiyle hop oturup hop kaldırma dallarında tam not verdim�

Menemen deneyimi kendisinin "solu birleştirecek yegane lider" olduğunu kesin bir biçimde kanıtlamış bulunuyor. Parti kurmak için daha fazla gecikmemesini dilerim�

Bütün bunlara karşılık, "Houston" pardon "Menemen" ciddi bir sorunumuz var�

Nedir? Tuncay Özkan'ın söyledikleri ve dahi kendisi gerçek değil!

Laikçi şovunun zıvanadan çıktığı bölümde "Katiller İktidarı!" ya da "Çankaya'yı alacağız!" (Nisan'da Çankaya belediye seçimi mi var?) gibilerinden konuşmasını kast etmiyorum, elbette�

Ya? Şu cümlesine takıldım: "Bir elimizde Kur'an, bir elimizde Nutuk, kalbimizde iman, aklımızda bilim�"

(Hoş geldin 2006 Model Süleyman Demirel! Süleyman Bey, 80 öncesindeki mitinglerinde "Elinde Kur'an, kalbinde iman, geliyor Nur'lu Süleyman!" anonsu ile takdim edilir, büyük kalabalıkların ayranı bu usulle kabartılırdı.)

Sorun şurada: Tuncay Özkan'ın elinde hiçbir zaman Kur'an olmadı; dahası uzun bir süre Nutuk da olmadı�

Bu satırların yazarı, Özkan'ın cemaziyülevvel'ini bilir�

Mesela, Kur'an hakkında sarf ettiği cümleleri yer ve tarih kaydı düşerek söyleyebilecek kadar�

Menemen Mitingi'ndeki konuşmasında "Allah'ımızı çaldılar!" diye zerre kadar utanmadan, sıkılmadan feveran eden Özkan gazetecilik hayatı boyunca Allah'ın dini ile ve Allah diyenlerle uğraşıp durdu�

"Biz de Allah diyoruz" bağlamındaki politik/taktik söylevini bir avuç Menemen kalabalığına ya da sahibi bulunduğu kanalın canlı yayınında konuşmasını izleyenlere yedirebilir, pekâlâ�

Ama kendisini tanıyanlara asla yutturamaz�

"Karanlıktan çıkın da yüz yüze görüşelim, çıkın ortaya" diye efelenen Tuncay Özkan'a küçük bir hatırlatma yapmakta fayda var: Bu satırların yazarı zaten hep ortada, meydanda, hayatı boyunca hiç saklanmadı�

Şahit olanlar iyi bilir: Geçmişte Tuncay Özkan'a ağzının payını vermediği tek bir tartışma dahi olmadı�

Sahibi olduğu bir kanal da yok; televizyon ekranları da�

***

Menemen Müsameresi'nde üç bin kişilik kalabalığa attırılan sloganlardan biriydi: "Ne ABD, Ne AB, Tam Bağımsız Türkiye!"

Bir diğeri de "Mollalar ABD'ye!" sloganıydı�

Dikkat ediniz, "Mollalar İran'a" demiyorlar? Oysa, laikçilerin İran'a karşı ABD'yi tutmaları gerekiyor!

Tuncay Özkan ve takipçilerinin, ADD'cilerin, bilumum ulusalcıların gözbağcılıklarını en iyi anlatan sloganlardır, bunlar�

Zurnanın Zırt Dediği Yer: ABD'yi gerçekten reddediyor olsalardı; Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ABD'ye karşı bağımsızlığını tarihe yazdırdığı yıl olan 2006'da Menemen'de müsamere tertiplemezlerdi!

26/12/2006

Tamer Korkmaz beyin görüşlerini çok takdir ettim. Hatırlarsınız bu gücünü ve maddi kaynağını kimden aldığı belli olmayan cumhuriyetimizin savunucusu (!) Tuncay Özkan, Menemen 100 binleri toplayacağını iddia etmiş, sonuçta ancak 3-5 bin kişiyi oraya toplayabilmişti. Buna rağmen elbette yine de atıp tutmakdan , zırvalamaktan geri durmamıştı.

Tuncay Özkan ve sözde ulusalcı kankaları, ortada fol yok, yumurta yok; cumhuriyet elden gidiyor safsatalarıyla ortalığı karıştırmaya çalışıyorlar. Geçen Tuncay Özkan'ın bir gazetede çıkan röportajında da bu amacını açığa vurmuştu zaten. Ülkeyi seçime zorlayacaklarını, Erdoğan'ın Çankayaya çıkmasına asla izin vermeyeceklerini, çıkarsa da çok kötü şeyler olacağını söylemişti. Onun bu iddialı açıklamalarını duyunca biraz endişe etmiştim ülkeyi karıştırmak isteyen bu zavallılar, acaba bu defa emellerine ulaşabilirler mi diye ama Menemendeki sönük desteği görünce halkın artık bu saçmalıklara karnının tok olduğunu daha iyi anladım.

Bu Menemen hadisesi de üzerinde durulması gereken ayrı bir konu. Elbette Asteğmen Kubilay'ın başına gelenler yürek parçalayan bir hadise ama bu şehitimizin başına gelenlerden bazı şerefsizlerin menfaat sağlamaya çalışması çok üzücü. 23 Aralık 1939'da Menemen'de olanları hatırlamakta fayda var:

Kubilay'ın asıl mesleği öğretmenlikti. 23 Aralık 1930'da İzmir'in Menemen ilçesinde meydana gelen olay sırasında askerlik görevini yapıyordu. 'Mehdi" olduğunu iddia eden Giritli Mehmet (Derviş Mehmet) 7 Aralık'ta, 6 müridiyle Manisa'dan yola çıkarak, civardaki Paşa köyünde yaptıkları hazırlık ve propagandalardan sonra 23 Aralık sabahı, gün doğarken tekbirlerle Menemen'e girdi. Belediye meydanında çevresine topladığı yaklaşık yüz kişiyle hükümet karşıtı sloganlar atmaya başladı. Silahlı olan asiler bir müfrezenin başında olaya müdahale eden Asteğmen Kubilay'ı, hemen ardından da Hasan ve Şevki adındaki iki mahalle bekçisini öldürdü. Olay, arkadan yetişen askerî birlikler tarafından şiddetle bastırılırken, Derviş Mehmet ve iki müridi öldürüldü. Derviş mehmedin müridlerini esrar içirerek kandırdığı da notlar arasında belirtiliyor.
Bu olayı bazı çevrelerin irtica ile bağlantırmaya çalışmaları doğal ama irtica karşıtı olmakla İslam düşmanlığını karıştırmamak lazım. Böyle esrarkeş, şerefsiz bir Derviş(!)'in İslam'la ne ilgisi olabilir ki bu olayı istismar ederek müslümanlara saldırmak, işte siz dinciler böylesiniz demek niye?

Aslında bu irtica ve laiklik istismarıyla İslam'a yapılan saldırılarda müslümanların da suçu yok değil. Bu tip din sömürücülerine en başta dinine bağlı insanların tepki göstermesi lazım, İslam'ı savuncağız diye bu tip insanları, din sömürücülerini savunmamak lazım.


Hiç yorum yok: