Çarşamba, Aralık 16, 2009

Kim Kazandı

Can Dündar

Sorması kolay, cevaplaması zor bir soru: “Kim kazandı?”
1983’ten beri PKK ile bir savaş sürüyor.
Başta “Bir avuç çapulcu” denen bir örgüt, dünyanın en güçlü ordularından biriyle savaşıyor.
Çeyrek asır sonra sormak hakkımız:
Sonunda kim kazandı?

* * *

İlk silah patladığında bu ülkede Kürtçe konuşmak yasaktı.
Eski bir bakan, “Türkiye’de Kürtler var. Ben de Kürdüm” dediği için hapis yatıyordu.
Diyarbakır Cezaevi işkencehane gibi çalışıyordu.
PKK, intikam yemini ediyor, Kürtler için siyasi, kültürel haklar istiyordu.

* * *

26 yıl sonra duruma bakalım:
Kürtçe serbest...
Herkes “Türkiye’de Kürtler var” cümlesinde mutabık...
Kürtlere siyasi-kültürel haklar Meclis’te görüşülüyor.
Peki Şerafettin Elçi niye hapis yattı?
Onca insan neden öldü?
Sonunda kim kazandı?

* * *

PKK neyi kanıtlamaya çalışıyordu?
“TC, demokratik bir ülke değildir. Legal siyasetle değil, silahla sonuç alınır.”
Vahşice saldırdı. Batı desteğiyle askeri dağa çekti; devleti şiddete, baskıya, parti kapatmaya zorladı.
Bu yolla safları sıklaştırmayı, bölge halkını kazanmayı planladı.

* * *

Türkiye ne yaptı?
Tam da Öcalan’ın istediğini...
Bölgeye hizmetle, reformla, hukukla, şefkatle değil, tankla, dipçikle, yasakla, baskıyla gitti.
Bölge milletvekillerini polis zoruyla tutuklatıp içeri tıktı.
Partilerini kapattı.
Meclis’i devreden çıkarıp sorunu askere havale etti.
“Bu ülke için kurşun atan” canileri kahraman ilan etti.
Bölge halkını “Silahlar susmadan haklarınızı vermeyiz” diye tehdit etti.

* * *

Sonuç ne?
Bölge halkı devletten yüz çevirdikçe örgüte yanaştı.
Sonunda elde ettiği hakların da, silah zoruyla alındığına inandı.
“Kürt partisi”, her kapatılıştan sonra büyüyerek döndü Meclis’e...
Öcalan teslim alındı, ama kapatıldığı hücreden örgütünü yönetiyor; saçı kesilse, odası küçülse ülkeyi ayağa kaldırabiliyor.
Binlerce işsiz genç, öfkeli çocuk elde taş, talimat bekliyor.
Dağa çıkışlar durdurulamıyor.
Dağdakiler indirilemiyor.
Güneydoğu giderek elden çıkıyor.
Kim kazandı?

* * *

Öte yandan, vatan sevgisini şahadetle kanıtlamaya alışkın bir halk, bir evladını gömerken öbürünü vaat etti devlete...
Kanımızı, canımızı, kaynaklarımızı, evlatlarımızı verdik.
“Kahrolsun PKK” dedik, “Kahrolsun insan hakları” dedik. “Kahrolsun açılım”a kadar geldik; yetmedi.
Biz kahrolduk; terör bitmedi.

* * *

Şimdi yine şehitlerimizi gömüyoruz acıyla...
Reformları lanetliyoruz.
Savaş yeminleri ediyoruz.
Son partiyi de kapatmaya hazırlanıyoruz.
Başa mı döndük?
Sona mı geldik?
PKK’nın nihai amacı, Türkiye’yi bölmek miydi?
Komşumuzun gırtlağına sarılacak hale geldiysek örgüt, son hedefine de ulaşmış demektir.
Korkarım ki dostlar, biz bu savaşı kaybettik.

* * *

Şimdi yeniden savaş boyaları sürünmeye değil, esaslı bir muhasebeye ihtiyacımız var.
Nerde hata yaptığımızı iyi düşünmeliyiz önce...
Sonra da bu mağlubiyetten bir zafer çıkarabilmek ve 30 bin ölüye kendimizi affettirebilmek için yeni, uygar, adil ve kardeşçe bir çözüm yolu bulmalıyız.
Çeyrek asırdır yürüdüğümüz kanlı yolda hatalar bir bir yazılı aslında...
Çareler de...


Hiç yorum yok: